UCUZ ET, UCUZ EKMEK, UCUZ...
Hayatlarımız da mı ucuzladı?
Eskidenmiş o, bir kaç kuruş daha ucuz olsun diye dükkan dükkan dolaşmak, mahalle tezgahları arasında o haftanın hesabını yapmak, açlık ve tokluk arasında sıkışan hayatların yorgunluğunda sonlanan günü az da olsa karla kapatmaya çalışmak !
Bu paragraftaki tek bir kelime dışında hiç bir şey değişmedi bugün...
Yıllar yıllar öncesinin bu mağdur vatandaş profilinde değişen tek kelime, 'kuruş' oldu... Kuruş gitti, yerine 'lira' geldi... Artık bir kaç lira daha ucuz olsun diye, tüm o uğraşımız...
Resmi gazetede yayınlanan 2026 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı göre, Türkiye'de, 1 milyondan fazla kişiye, çocuklarını okula gönderebilmeleri için şartlı eğitim yardımı yapılmış... Bir aile, çocuğunu okula gönderebilmek için devlet yardımına muhtaç hale gelmişse eğer, bu, o çocuğa okul kıyafeti alamayacak durumda olduğunu gösterir, beslenme çantasına gereken temel besinleri koyamadığını da, okula gönderdiği çocuğunun cebine harçlık bırakamadığını da, o 'devlet yardımsız' okula gönderemediği çocuğu için her hangi bir gelecek hayali kuramadığını en çok da !
Konu, artık ucuz et değil sadece...
Konu, artık ucuz ekmek de değil...
Konu, bu ülkenin çocuklarının da, ülkede 'açlık ve yoksulluk sınırı' altında yaşamaya çalışan anne babalarıyla aynı çaresizliği paylaşması ! Hatta bu paylaşımda, ayakta durmaya çalışan anne babasına yardım etmek için, zor şartlarda da olsa gidebildiği okullarını geride bırakıp, iş hayatında üreten sınıfa katılmış olması !
Bu konuda en net rakamları veren ve çocuk işçilik oranlarının 5 yılda yüzde 10 arttığını hatırlatan, CHP Milletvekili Hacer Foggo ! 1 milyona yakın çocuk işçinin varlığından bahsediyor, Foggo ve bir şeyin altını da özenle çiziyor: "Çocuk işçiliğinin bu kadar artmasının nedeni, derin yoksulluk" !
Peki, şaşırtıcı mı o 'derin yoksulluk ?
Sürpriz mi, devlet yardımlarıyla okula gidebilenlerın gerçeği ?
Değil...
Türk İş'in, Ekim ayı AÇLIK ve YOKSULLUK rakamları ve o rakamların altında kalan, kaldıkça da ezilen anne babaların hikayesi, buna dair...
Biraz önce, "Türkiye'de, 1 milyondan fazla kişiye, çocuklarını okula gönderebilmeleri için şartlı eğitim yardımı yapıldı" dedik ya, işte o bir milyondan fazla çocuğa bakmaya çalışan, hatta çok daha fazlasının halini netleştiren Türk İş verilerine bakalım mı ?
Denilene göre, 4 kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması tutarı, ki biz buna AÇLIK SINIRI diyoruz, 28 bin 412 TL... Dikkat edin, bu, 1 aylık GIDA harcaması ! İçinde faturalar yok, ulaşım giderleri yok, giysi / yakacak giderleri yok, sosyal hayat hiç yok... Sadece GIDA ! Peki, 22 binin biraz üzerinde asgari ücret alan ve başka da bir geliri olmayan bir aile, GIDA için bile parasını denkleştiremezken, çocukları için nasıl bir gelecek hayal etsin istiyoruz ? Düşünün ki, bu şartlarda bile onları hayale zorluyoruz, hatta zorlamakla da kalmayıp, ha bire "DOĞURUN" da diyoruz ! "1 çocuk asla yetmez, 2 de öyle, 3 belki, ama 4-5 olursa da tam kıvamında" der gibi de onlara sürekli "ÇOĞALIN" tavsiyesinde bulunuyoruz... Ama o tavsiye, AÇLIK sınırının bile üstüne çıkamayan bir maaş gerçeğiyle o hayali nasıl kuracak, hiç düşünmüyoruz...
Demem o ki,
...bu ülkenin, bırakın 92 bin 547 TL'lik YOKSULLUK sınırını, 28 bin 412 TL'lik AÇLIK sınırını bile geçemeyen maaşlarla "YAŞA" dediğimiz anne babaların Türkiye'sinde, Hacer Foggo'nun da dile getirdiği o 'derin yoksulluk' için dönüp de aynaya bir baksak mı ? Hatta o 1 milyonun biraz üzerinde denilen 'yardımsız okula dahi gidemeyen çocuklar' gerçeğinin rakamlarında durup;
Yardımın dışında kalan çocukları ne yapacağız ?
Çocuk işçi olarak hayat mücadelesinde ekmek kavgası veren çocukları ne yapacağız ?
...sorularına cevap versek !
Asıl olarak da;
Bir zamanlar çocuk olan bu ülkenin yaşlılarının, asgari ücrete bile dokunamayan maaşlarının derin çaresizliğini izleyen o çocukların, bir gün gelip de o yaşlıların yerine geçeceği, benzer bir hayatın içinde debelenip duracağı bir ülke gerçeğinde, asıl konunun DOĞURMAK değil, ama BAKABİLMEK olduğunu anlasak mı ?