Bugünkü Sürecin Gölgesinde... Sadullah Ergin, Habur, PKK!
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dağlardaki teröristin ayakkabı numarası dahil, her şeyi biliyor..."
Dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bu bilgiyi verirken, tarihler 2022 senesinin Kasım ayını gösteriyordu, ki ortalıkta ne SİLAHLAR SUSSUN vardı ne de Abdullah Öcalan için MİLLETVEKİLİ OLSUN diyenlerin ekran sloganları... Hatta o dönem, PKK'ya yönelik, Eren Abluka ve Pençe-Kilit operasyonları sürüyordu... "Kırk yıldır canımıza okudular" diyen Soylu'nun, 2023'ün Nisan ayında, neredeyse müjde verir gibi, "29 Ekim 2023 tarihinde, bu ülkenin dağlarında bir tek PKK'lı terörist kalmayacak" deyişini mi ? Yok, onu da unutmadık...
Dün önemli de, bugün olanları nasıl görmek, değerlendirmek gerek ?
"PKK için söylenenleri BARIŞ adına madem bu kadar rahat güncelleyebilecektik, 40 sene niye bekledik" sorusunu çok kişi sorsa da, ben sormuyorum ! Çünkü BARIŞ için bu kadar bekleyen ve bu kadar acı biriktiren bir coğrafyanın başka başka sorulara ve cevaplara ihtiyacı var artık...
Geçen gün Reuters bir haber geçmiş, bu sürece dair ve demiş ki, "sivil ve militan, toplam 9 bin PKK'lı Türkiye'ye gelecek" !
Konu, NİYE GELİYORLAR değil, ama uygulanacak rehabilitasyon süreci...
Konu, GÜVENLİK değil, gelecek olanların, aileleriyle olan buluşması...
Konu, RİSK değil, toplumun bu buluşmaya hazırlanması...
Konu, biraz da DÜZ OVADA SİYASET hali...
Yok, çok üst düzey isimlerin Türkiye'ye gelmesi beklenmiyor ama, AF şeklinde bir yasal düzenlemenin de salt PKK için gündemde olduğu ve tartışıldığı da fısıldananlar arasında... Bugüne kadar, tüm bu fısıltılara dair TBMM'de kurulan komisyonun ciddi anlamda hiç bir açıklama yapmamasını da anlıyorum aslında ! Konuların ne denli sakız gibi uzatıldığı, hatta o sakızdan balonlar şişirilip patlatıldığını bilenler olarak en çok da...
Tam da bu noktada, bugün, iktidara yakın bazı gazetecilerin DİLİN KEMİĞİ YOK hikayesinde ne denli atıp tuttuğunu hepimiz izliyoruz, hatta o atıp tuttukları noktasında kamuoyunu ciddi bir toz bulutu içinde bıraktıklarını da... Türkiye kamuoyunun bu kadar ciddi bir konu başlığına mental olarak hazırlanması işini bu isimlerin eline niye verdiğimizi, olayı o SAKIZ kıvamına ve hatta şişirilip şişirilip patlatılan BALONLAR haline sokmalarına neden sessiz kaldığımızı, biraz da bundan, anlamıyorum...
Her şey bir tarafa,
...kimileri, 2009'daki benzer bir çözüm sürecini hatırlıyor, hatırlarken de BU DEFA FARKLI OLACAK NE diye de soruyor ! Bahse konu olan süreçte, Kandil'den ve MAHMUR kampından gelen 34 PKK'lının Habur sınır kapısından girişi sonrasında yaşananları soruyor ! En çok da, Habur'da, PKK'lılar için kurulduğu iddia edilen mahkemeyi... 2009-2013 yılları arasında Adalet Bakanı olan Sadullah Ergin tarafından, "şartlar" denilerek onaylanan uygulamanın, bir iddia değil, ama gerçek olduğunu da sonradan öğreniyoruz...
Anlayacağınız, konu NİYE BARIŞ değil, ama NASIL BARIŞ !
Hukuk ve adaletin bu sürece nasıl aktarılacağı o yüzden çok önemli !
Hukukun da adaletin da zedelenmeden bu yol haritasında kullanılması biraz da !
Bu tartışmalı dönemin mimarlarından, Sadullah Ergin'in, sonraki dönemde verdiği bir röportajında, "Hazırlıksız yakalandığımızı söylemek istiyorum" demesi bile bugünün zorluğunu netleştiriyor aslında... Aslına bakarsanız, Ergin'in, yaşadığı deneyimler bağlamında bugünü nasıl değerlendirdiğini de merak ediyorum... Çok eleştirildi, hatta DEVLETİN MAHKEMESİ PKK'NIN AYAĞINA TAŞINDI manşetleriyle çok yıpratıldı ve yönetilmeye çalışılan ÇÖZÜM SÜRECİ de en sonunda final yapamadan sona erdi, ama sanırım devleti yönetenler de çok şey öğrendi, yapılması gerekenlerle yapılmaması gerekenler adına...
Bugünün, dünü yaşamaması için olması gereken ne o zaman ?
Peki, Sadullah Ergin de bir gün o komisyona gidip, bunun için bir şeyler söyler mi ?
Bence söylemeli...
Unutmadık,
...Kandil'den ve Mahmur'dan gelen 34 PKK'lının 'etkin pişmanlık' hükümleri işletilerek serbest kaldığı Türkiye şartlarını! Soruşturma evresinde, Habur'da oluşturulan mahkemede serbest kalan PKK'lıların bir bölümünün daha sonraki süreçte 'örgüt propagandası yaptıkları' gerekçesiyle tutuklanmalarını ! Gelenlerin bir bölümünün yeniden Kuzey Irak'a dönmesini !
Sahi, bu defa gelecekler için şartları nasıl oluşturacağız ki, bu olanlar bir daha olmasın ?
Açıkçası, eldeki hikayenin çok daha büyük ölçekli bir tekrarında dururken, TBMM'de kurulan SİLAHLAR SUSSUN Komisyonu, bence, Sadullah Ergin'i de DİNLENECEKLER arasına almalı; NİYE OLMADI sorusunun cevabı için, NEREDE HATA YAPTIK sorusunun cevabı için, bugün olması için NE YAPMALI kısmına eklenecekler için !
Haklısınız,
...Ergin gibi isimleri "konuşulması gereken isimler" arasına alırken, bu konudaki bilgi düzeyleri tartışmalı isimlerin tv ekranları üzerinden halka sürekli yanlış bilgi ve tartışma başlıkları pompaladığını da izliyoruz !
Bazen düşünmüyor değilim...
İstenen de bu mu, bilgi diye sunulanın kirinde kaybolmamız mı ?
Değilse, eldeki yaşanan ne ?
Konuşanlar ne ?