MENÜ
Tamer YAZAR
Tamer YAZAR
tameryazar@hataybizimmedya.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 49 defa okundu.

Ölmem Gerekiyor, Ama Yaşıyorum! Emekli Maaşım, 16 Bin 881 Lira...

Türkiye'de, bildiğim kadarıyla, en düşük memur maaşı, 47 bin 520 lira... 2026'da o 'en düşük' ne olur bilmiyorum ama, hükümetin 8. dönem toplu sözleşme görüşmelerinde verdiği o 'ilk 6 ay için %10, ikinci 6 ay için % 4 artışa tepkiler büyük...

Dert aynı, GEÇİNEMİYORUZ !

Slogan aynı, ARTIK DUYUN SESİMİZİ !

Beklenti aynı, İNSAN GİBİ YAŞAMAK İSTİYORUZ !

Niye mi bu kadar dertliler, niye mi hep aynı sloganları atıyorlar, niye mi seslerini duyurmak istiyorlar ?

TÜRK-İŞ'in Temmuz geçim derdi tablosuna göre,

...açlık sınırımız, 26 bin 413 Lira'ya, yoksulluk sınırımız ise 80 bin 36 Lira'ya yükselmiş ! Bekar bir çalışanın, tek başına yaşayan birinin bile aylık yaşam maliyeti 33 bin 982 Lira olmuş !

Şimdi bana gelen bir mesaj devam etsin, bu rakamlar üzerinden...

"Emekliyim... Maaşım, 16 bin 881 Lira... Bir söylediklerinde çok haklılar ! Türkiye'de artık her şey var... Ama o 'var', paran varsa 'var' ! 12 binini kiraya veriyorum... Sorun şimdi, 'nasıl geçiniyorsun' diye !? Ne cevap vereceğimi sanıyorsunuz ? 'Geçiniyorum' mu? Hatta birilerinin de dediği gibi 'tasarruf bile yapıyorum' mu ? Bir markette temizlik işlerinde çalışıyorum... Emekliyim, ama geçinemiyorum... Emekliyim, ama yaşamak için, kiramı / faturalarımı ödeyebilmek için çalışmak zorundayım... Eşim, ara ara 'ben de temizliğe gideyim' diyor, çaresizce ama... Onu o halde düşünmek bile öldürüyor beni... Haklı ama, her fazla kuruşa bile ihtiyacımız var... Öyle bir hale geldik ki, kendi mahallemde kurulan pazara bile korka korka gidiyorum artık... Cebimdeki belli, pazardaki meyve /sebzenin fiyat etiketleri de... 'Bir hafta boyunca, hem meyvesini hem sebzesini alalım' desen, en az 3-4 bin lira harcamak gerek de, nerede o para !? Bir iki elma, akşamdan akşama bir iki dilim kesiyoruz ondan da, domates, salatalık, maydonoz ! Eskiden sebzeyi kiloyla alırdık... Şimdi, evdeki insan sayısı kadar sebze alıyoruz, hatta meyve... Avrupalı olduk, anlayacağınız ! Onları izler, gülerdik bir zamanlar... 'Karpuzu bile dilim dilim satıyorlar' diye... Şimdi bizim marketlerde de aynı şey yaşanıyor ! Geçen bir emekli arkadaşım, 'ucuz et gelecek, gel yarın sıraya girelim beraberce' dedi de, gidemedim ! Yalandan bir bahane uydurdum... Gidemedim... Kendime yediremedim o sırada beklemeyi... Birazcık 'ucuz' et almak için saatlerce beklemeyi, sindiremedim ama, bunu da diyemedim ! Çünkü o kadar çok insan var ki o sıralarda bekleyen... Demem o ki, aldığım maaşla aslında ölmem gerekirdi çoktan... Bu maaşla geçinebilmenin imkansızlığında, başımıza çoktan kötü bir şeyler gelmeliydi belki de... Alıştık galiba ! Alıştık, hem fakirliğe hem açlık denene... Az yiyerek ayakta durmaya... Tüm bunları yaşarken de kuyruğu hep dik tutmaya..."

Merak ediyor musunuz ?

O kuyruğu dik tutmaya çalışan kaç milyon insan var bu ülkede ?

O ucuz ete ihtiyacı olduğu halde, gururu yüzünden o azıcık etten bile olan kaç milyon insan var ?

50 Bin Lira'ya yakın en düşük maaşıyla, memurlar bile "GEÇİNEMİYORUZ" derken, "YETMİYOR" diye de eklerken, 17 Bin Lira'ya yakın emekli maaşıyla hayat adına adeta mucize yaratan milyonlarca emekli ne desin sahi ?

"ÖLÜYORUZ" mu ?

Hep merak etmişimdir...

Normal maaşlarımızla bile yetemediğimiz bir hayatta, gün gelip emekli olduğumuzda, zaten yetmeyen o maaşlarımız neden kesilir, ne adına azaltılır ? "Var mı bunun bir kanun karşılığı" diye soracağım da... Vardır ! İlla ki vardır da, o kanun İNSANİ midir ?

Köşe Yazıları