Dalında Zeytinler, Mandalinalar... Hatay Kaç Bin Ağacını Kaybetti?
Bu yazıyı yazmaya başlamadan, Samandağ'da, sabahın çok erken saatlerinde, bir zamanlar tapulu olan arazilerinin kamulaştırılmasının ardından gelen iş makinelerini engellemek için toplanan mahalle halkının çaresiz protestosunu izledim...
Aslında, 6 Şubat depremlerinin en fazla yıkım yarattığı Hatay'a dair haberlerin çoğunda varlar... İsyan ediyorlar... Babadan, atadan kalan arazilerine yönelik uygulanan, bu hızlı ve geri dönülemez kamulaştırma kararlarına karşı "YETER" diye bağırıyorlar...
Yok, sonuç alamıyorlar...
Konu sadece, insani mağduriyet değil...
Konu sadece, kişisel zararlar da değil...
Konu, doğa...
Konu, ekonomi...
Konu, ekolojik denge...
Biliyor muyuz,
...şu ana kadar kaç dönüm zeytinlik arazisi inşaat alanı haline geldi ?
Biliyor muyuz,
...şu ana kadar o arazilerde şu ana kadar kaç bin zeytin ağacı kesildi ?
Biliyor muyuz,
...o zeytinliklerin dışında daha kaç bin ağaç da aynı akıbete uğradı ?
Biliyor muyuz,
...deprem sonrası kaç taş ocağı, kaç beton santrali devreye girdi ?
Net olan şu ki, Hatay, Türkiye’nin zeytin üretiminde önemli bir merkez ! Zeytin ağaçları da, bölgenin tarım ekonomisinin belkemiğini oluşturuyor ve köylülerin de temel geçim kaynakları arasında yer alıyor ama...Sadece Hatay’ın Hassa ilçesine bağlı Yuvalı Köyü’nde, inşa edilecek deprem konutları için yüzlerce dönümlük bir alanda binlerce zeytin ağacı kesildiği hep konuşuldu da, zeytin dışında başka hiç bir gelir kaynağı bulunmayan yerel halkın ekonomik olarak aldığı darbe hep unutuldu, bundan sonrası için kimse cevap bile vermedi...
Konuyu, sadece MAĞDUR ÇİFTÇİ noktasında almayın !
Bölgedeki zeytin sektörü de çalışanları da bu sorun yumağının çok gündeme gelmeyen, ama önemli bir parçası... Zeytinyağı fabrikaları, nakliye, paketleme ve ihracat gibi sektörleri de... Bilmeyenler için hatırlatalım ! Hatay’ın zeytinyağı sektörü, Türkiye’nin toplam üretiminde önemli bir paya sahip ve bu kadar ağacın, bu kadar tarımsal üretim alanının kaybı, bu sektörlerde istihdam ve gelir kaybı anlamına da gelecek, gelecek yıllar içinde...
Bir deprem göçmeni olarak, merak ediyorum !
Deprem konutlarına yönelik projeler ve taş ocakları gibi faaliyetler, zeytinlikler gibi, NİYE, ekolojik ve ekonomik değeri yüksek alanlarda yapılıyor ? Alternatif arazilerin değerlendirilmesi yerine, kolay erişilebilir tarım arazileri NE ADINA tercih ediliyor ? En unutulan kısmı da; Zeytinliklerini kaybeden çiftçilere geçim desteği sağlanıyor mu, alternatif gelir kaynakları yaratılıyor mu ? Onları üretimden uzaklaştıracak bu şartların pansumanı zamanında yapılıyor mu ?
Bunları sorarken, 3573 sayılı 'Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun'un 20. Maddesi'yle, zeytinlik sahalarının daraltılmasının genel olarak yasaklandığı bilgisinde duruyorum, durup durup düşünüyorum, ama yine de işin içinden çıkamıyorum ! Hele ki bana gelen en son videoda, kesilen bir ağacın dalında, henüz toplanma aşamasına gelmemiş yeşil mandalinaları gördüğümde, hissettiğim öfkeden sıyrılamıyorum !
Hepsi bir tarafa,
...konunun duygusal ve eylemsel kısmında çok şey yapılsa da, ekonomik kısmında durması gereken bir kurum var ve benim de yakından tanıdığım bir başkanı ! Adını, Antakya'dan Hatay'a dönüştüren, ticaret ve sanayi odası !
Ben mi kaçırdım, yoksa, Hatay Ticaret ve Sanayi Odası, bu konuda şu ana kadar ki kayıpları netleştirecek tek bir araştırma ve tespit yayınlamadı mı ? Kesilen onca ağacın, zeytin ya da meyve, bölgede yaratacağı ekonomik / sosyal / toplumsal etkilerini ortaya koyacak rakamlar paylaşmadı mı ? Konut arazileri için tarımsal üretim alanlarının neden seçildiğine dair, eylem yapan ve itiraz eden yurttaşların yanında durmadı mı ? 6 Şubat depremlerinden sonra, bu konuda devreye sokulan hızlı kamulaştırma çalışmalarının yaratabileceği toplumsal yorgunluk ve üretimdeki olası kayıpları ve hatta üretimden çıkma hallerini gündeme taşımadı mı ? Bu konuda, zarara uğrayan kesimlerle bir araya gelmedi mi, onları dinlemedi mi, olası çözümleri / beklentileri Ankara'ya taşımadı mı ?
Konumuz da dersimiz de 'EKONOMİ' ya, ondan, Sayın Hikmet Çinçin !
Adınız da Antakya'dan Hatay'a evrildi ya, biraz da bundan !
Yok, bu bir CADI AVI değil, ama 'BİZ' hikayesi...
Herkesi derdinde unuttuğumuz hani...