MENÜ
Tamer YAZAR
Tamer YAZAR
tameryazar@hataybizimmedya.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 30 defa okundu.

İSTEMEM, YAN CEBİME KOY" MU? "İSTEMEM, EKSİK OLSUN" MU?

17. yüzyıl Fransa'sında yaşamış, şair ve silahşör Cyrano de Bergerac için, 1897 yılında Edmond Rostand tarafından yazılan bir tiyatro oyununun tiradını okurken, "hayatımın neresinde dursam" diye düşündüm...

Yok, durduğum bir yer var, ama beraberce de düşünelim istedim...

Bir yerlerde duranları...

En çok da;

Durdukları yerlere emek vermeden gelenleri, "istemem, yan cebime koy" diyenleri, 'KRAL ÇIPLAK' diyemeyenleri, kraldan çok kralcı olanları, paranın her şeyi satın alabildiği bir ülkede üzerindeki fiyat etiketiyle dolaşanları, fakirin fakirliği üzerinden zenginleşenleri, dini siyasete alet edenleri, yargıyı siyasete teslim edenleri, diplomalı cahilleri, halkın vekili olduklarını unutanları, kalemini satanları, koltuk için can atanları, kazanan tarafta olmak için görmeyenleri / duymayanları / bilmeyenleri, görenleri / duyanları / bilenleri ihbar edip 'SENDEN OLUR' alanları, toplum mühendisliğinin algı operasyonunda toplumu yalana boğanları, "Bir hırka bir hurma" hikayesiyle zenginleşen din tacirlerini, o din tacirleriyle işbirliği yapanları, düne kadar söylediklerinin inkarında duranları, ama en çok da onları alkışlayanları...

Var mı eklemek istediğiniz bir şey ?

Vardır, ama sırada, bugünün tiradı var...

"İstemem Eksik Olsun" diyenlerin duruşu var...

İşte, 1897'de yazılsa da 2025'te de gerçekliğinden hiç birşey yitirmemiş kelimeler:

-

Ya ne yapmak lazımmış?

Sağlam bir dayı bulup, çatmak sırnaşık gibi... Bir ağaç gövdesini, tıpkı sarmaşık gibi... Yerden etekleyerek velinimet sanmak mı? Kudretle davranmayıp hileyle tırmanmak mı?

İstemem, eksik olsun!

Herkes gibi, koşarak, yabanın zenginine methiyeler mi yazmak? Yoksa nazırın yüzü gülecek diye bir an, karşısında takla mı atmak lazım her zaman?

İstemem, eksik olsun!

Ricaya mı gitmeli? Kapı kapı dolaşıp pabuç mu eskitmeli? Yoksa nasır mı tutsun, sürünmekten dizlerim? Yahut eğilmekten mi ağrısın, ötem berim?

İstemem, eksik olsun!

Tazıya tut, tavşana kaç mı demeli? Belki kaz gelir diye bana, tavuk mu göndermeli? Yoksa bir fino gibi susta durmak mıdır ki, acep en münasibi?

İstemem, eksik olsun!

Yahut şan olsun diye, meşhur bir kitapçıya giderek, veresiye şiir mecmuası mı bastırmalı?

İstemem, eksik olsun!

Acaba, bulup bir alay sersem, meyhane köşesinde dahi olmak mı hüner?

İstemem, eksik olsun!

Bir tek şiirle yer yer dolaşıp da herkesten alkış mı dilenmeli?

İstemem, eksik olsun!

Yoksa, bir sürü keli sırma saçlı diyerek göğe mi çıkarmalı? Yoksa ödüm mü kopsun, Tanrının bir aptalı gazeteye bir tenkit yazacak diye her gün? Yahut sayıklamak mı lazım: "Adım görünsün aman!" diye şu meşhur Mercure ceridesinde?

İstemem, eksik olsun!

Ve ta son nefesinde bile çekinmek, korkmak, benzi sararmak, bitmek... Şiir yazacak yerde ziyaretlere gitmek, karşısında zoraki sırıtmak her abusun...

İstemem, eksik olsun!

Varsın, küçücük olsun zaferlerin, fakat bil, onu fetheden sensin, yoksa başkası değil! Ara hakkını, hatta kendi nefsinden bile! Velhasıl, bir dalkavuk sarmaşık zilletiyle tırmanma! Varsın boyun olmasın söğüt kadar! Bulutlara çıkmazsa yaprakların, ne zarar? Kavaklar sıra sıra dikilse de karşına, boy ver dayanmaksızın, yalnız ve tek başına!

Özetle...

Hayatı DEĞERLERİNLE yaşayabilmek gibisi yok.

Gerisi hikaye...

Gerisi, İSTEMEM, eksik olsun...

Köşe Yazıları