SIRBİSTAN, BULGARİSTAN, MACARİSTAN!Balkanların Adalet Yürüyüşü..
Son aylarda, Balkanlar diye bilinen bölgede milyonları izliyoruz, ADALET ve TEMİZ SİYASET diyen... Sırbistan'dan Bulgaristan ve Macaristan'a, farklı nedenlerle bir araya gelen milyonların, benzer sloganlarını en çok da...
Yok, bu bir BALKAN BAHARI falan değil, ki ARAP BAHARI'nın da görkemli bir fiyasko olduğu gerçeğinde dururken hele ki ! Libya'nın hali ortada... Yemen'in de... Mısır'daki BAHAR etkisinin bir diktatörü askeri bir darbeyle başa geçirmesi mi ? BAHAR'ın KIŞ etkisi belki de ! Ortadoğu coğrafyası ise ülke kaynaklarını elinde tutan ailelerin tahtını da tacını da koruyan bir süreç geçirdi, o BAHAR denen boyunca...
Balkanlar'da yaşananları, demokratikleşme sancısı gibi algılamak gerek belki de, çok büyük anlamlar yüklemeden ama... ANLAMSIZ da değil tabi ! Hatta bu kalabalıkların değişim gücünü küçümsemek olur, ki eldeki sonuç bunun tam tersini anlatan bir hikaye fısıldarken herkese...
O zaman biraz Belgrad'a, biraz Budapeşte'ye, biraz da Sofya'ya bakalım mı ?
Sırbistan'da, 1 Kasım 2024'te, Novi Sad tren istasyonunda meydana gelen çökme faciası ile başlayan ve 16 kişinin ölmesiyle sonuçlanan olayın, hükümetin yolsuzluk, ihmal ve denetimsizlik iddialarını ön plana çıkarmasıyla ülke geneline yayılan protestolar, Başbakan istifasına, bazı bakanların görevden alınmasına neden olurken, ortaya çıkan slogan "yolsuzluk öldürür" oldu ! Bulgaristan mı ? 2026 bütçe tasarısında yer alan kemer sıkma önlemleri, vergi artırımları ve ekonomik politikaların ardından başladı her şey... Protestolar büyüdü ve on binlerin kent protestolarına dönüştü... Sonuç mu ? Hükümet bütçeyi geri çekti, ardından da istifa etti ! Macaristan ise muhalif siyasilerin öncülüğünde sürükledi yüzbinlerin protestosunu, ki bu protestoları, Avrupa başkentlerinde de çok sevilmeyen Viktor Orbán hükümetinin otoriter politikaları, medya kontrolü, yolsuzluk, LGBTQ+ karşıtı yasalar ve öğretmenlere yönelik "iş güvencesini kaldıran reform gibi adımlar tetikledi... Talepler netti ! Medya özgürlüğü, erken seçim, AB yanlısı politikalar ve Orbán'ın istifası...
Yok, Budapeşte'de henüz bir istifa ya da geri adım yaşanmadı ama, protestolara katılanlar da taleplerinden geri adım atmadı...
Bugün, Amerika'da bile Trump'ın POLİS DEVLETİ uygulamalarına karşı ciddi bir sivil direniş var ve bu bile, küresel boyutta bir domino etkisinin varlığını gösteriyor, özellikle de iki ana başlıkta !
Biri, ekonomik şartlar...
Diğeri, demokratik talepler...
Bir konuda netim !
Dünyada demokratik taleplerin artmasıyla paralel olarak, niye bilmiyorum ama, otoriter eğilimlerin de yükselişi, son yılların en belirgin siyasi paradokslarından biri olarak ortaya çıkıyor... Bir yandan, halkın demokrasi, şeffaflık ve hesap verebilirlik talepleri artıyor, ama diğer yandan da otoriter eğilimler güçleniyor... Güçlenirken de; seçim manipülasyonları yaşanıyor, politik aktörlerin medya kontrolü artıyor, kolluk kuvvetlerinin aşırı kullanımı dikkat çekiyor ve finalde de popülist liderlerin yükselişi yaşanıyor...
Talep edilenle yaşananların bu denli ters yönde ilerliyor olmasını açıklamak çok kolay değil...
Aslında, siyaseti de yönetmeye çalıştığı kitleleri de 'korku' yönetiyor... Korku, kendi içinde öylesine karanlık senaryolar üretiyor ki, akıl ve mantık savaşında kaybedilen cepheler, finalinde, o korkuya teslimiyeti getiriyor... O teslimiyet de cepheleri derinleştiriyor ve demokratik talepler için ayağa kalkanlar, istemeden de olsa popülist siyaseti güçlendiriyor...
Belki istenen de budur...
Korkunun beden bulmasıdır...
Bugünkü konumuzun az biraz dışında ama;
Geçenlerde, sosyal medyada, İSKENDERUN İL OLUR MU tartışmasında, "Hatay'ın bölünme hikayesi" üzerinden senaryolar yazıp, en sonunda da o senaryo kalabalığında kaybolanları izledim, ki ben de o tartışmaya katıldım... Kimine göre, bu İL OLMA HİKAYESİ, aslında "HATAY'I BÖLME" senaryosunun BOP bağlantısı ! Kimine göre, kurulacak bir KÜRDİSTAN'ın denize ulaşım noktası ! Kimine göre de MEZHEPSEL bir bölünmenin ön cephesi ! Bir İL OLMA hikayesinin, o KORKU dediğimiz tünelden geçerken yaşadığı bu garip evrim, bence, asıl korkulması gereken...
Dedim ya, konu KORKU'nun kendisi değil, ama o KORKU'yu kullananlar...
Düşünün bakalım, siz hangi KORKU'ların kıyısında, köşesindesiniz !?
KORKU senaryolarınızın liste başı şarkısı hangisi !?
Sahi, o şarkıyı en çok kim söylüyor !?
Düşünün...