MHP De DEM Gibi Mi ? ROJAVA Modelinde Mi?
Derdimiz, barış için "ASLA TAVİZ VERİLMESİN" değil, ama gerçek ne ise o ! MHP ve lideri Devlet Bahçeli, 'SİLAHLAR SUSSUN' karşılığında ASLA BİR ŞEY VERMEDİK demeye devam etse de durumun çok öyle olmadığını hem DEM hem PKK kanadından gelen açıklamalardan anlıyoruz anlamasına da, niye hala bir şeyleri saklama çabasındayız, bunu anlamıyoruz...
DEM Parti'nin geçen Salı günü Ankara'da yaptığı Parti Meclisi (PM) toplantısına ilişkin sonuç bildirgesini okurken, SAKLADIKLARIMIZ ARASINDA DAHA NE VAR sorusunu sormamız biraz da bundan...
Tamam da sakladıklarımızdan niye bu kadar korkuyoruz ?
Saklanması gerekecek kadar korkulan nedir ?
O zaman soralım !
DEM Parti PM bildirgesinde, "bölge halkları için en iyi yönetim modeli" diye bahsedilen bir Rojava Modeli var... Bilmeyenler için ufak bir hatırlatma yapalım... Rojava modeli, Suriye'nin kuzeydoğusunda, ağırlıklı olarak Kürt nüfusun yaşadığı Rojava bölgesinde (Kuzey ve Doğu Suriye) uygulanan yönetim biçimini ifade eden bir ifade... Daha da açarsak eğer; PKK lideri Abdullah Öcalan’ın fikirlerinden esinlenerek geliştirildiği söylenen bu model, yönetimsel anlamda, demokratik konfederalizm ilkesine dayanıyor...
Aslında bu model, bir dönem Türkiye'de tartışılan EYALET sistemini hatırlatıyor, merkeze değil, yerele verdiği yetkiler nedeniyle... Hatta buna, yerel bazda tanınan özerk birimler de diyebiliriz... Böylece, ülke içinde kendini diğerlerinden farklı olarak tanımlayan her kesime kendini yönetme, anlamda, BURADAYIM deme şansı tanınıyor... Bu model, sadece siyasi bir çerçeve sunmanın ötesinde, kendine has bir ekonomik üretim, paylaşım ve yönetim modeli de sunuyor...
Peki, merkezi otoriteye karşı yerel özerkliği savunan bu yapının, Türkiye'de başlatılan süreç içerisindeki yeri ne, ki madem bir şekilde gündeme taşındı, hatta bu konuda BENİMSEDİĞİMİZ ROL BUDUR mesajı da verildi !?
Aslında konu da bugünün ana başlığı da Rojava Modeli değil, ama anlamadıklarımız !
PKK ile başlatılan SİLAHLAR SUSSUN'u anlamayan herkes gibi biz gazeteciler de eldeki doneleri kullanarak bir yol haritası belirlemeye çalışıyoruz, BİRLİKTE yürüdüklerini iddia edenler noktasında...
Ciddi ciddi, birlikte mi yürüyorlar?
Yürüyorlar da, aynı yönde mi ilerliyorlar ?
İstekleri, talepleri, ihtiyaçları, beklentileri aynı mı ?
Vazgeçtikleri, verdikleri tavizler, teraziyi dengeliyor mu ?
DEM içinden görüştüğüm isimler, bunun bir KAZAN-KAZAN dengesi olduğunu ve çıkılan yolun henüz başında olduklarını söylüyor... Ama o KAZAN-KAZAN dengesinde, Ankara'nın, PKK ve DEM kanadına sunduğu KAZAN hanesinin KAZANÇ listesini çok da netleştirmek istemiyor, ama fısıldadıkları da bugünkü Ankara'nın söylediklerinin çok ötesinde bazı koordinatlar sunuyor...
En çok da o ASLA TAVİZ VERMEDİK diyenlerin konumları adına !
Haklısınız, anlamadığımız çok şey var...
Mesela, "Ankara, somut demokratik adımlar atmalı" ifadesi var, hem DEM hem PKK kanadından da, o demokratik adımlar, bizlerin de özlemini duyduğu ÖZGÜR ve DEMOKRATİK Türkiye adına mı, yoksa o adımların yol haritasında başka şeyler mi var ?
Bir diğer şey, Meclis’te kurulacak olan komisyonun tarihsel bir işleve sahip olacağından bahsediliyor bahsedilmesine de, BARIŞ tesis etmenin tarihsel bir misyon anlamına geleceğini düşünen bizlerin bu fikrinin ötesinde, başka bir tarih yazmaktan mı bahsediliyor, biraz da bundayız aslında ?
Bu arada, KAYYUM atamaları, gözaltılar ve tutuklamalar arasında ciddi bir karmaşa yaşayan, Eylül OLASI MUTLAK BUTLAN davası öncesinde de partinin geleceğinden endişe eden CHP'li kurmaylar da anlaşılan UYUMLU olmaya karar vermişler şu dönem ve "Bu komisyondan gerçekten demokrasi ve adalet çıkacaksa" katılacaklarını belirtmişler !
Demokrasi ve adalet !
Yine de onlar adına sevindim, hala YA ÇIKARSA diyen halleri adına !
Şu ana kadar miting meydanlarına terk etmek zorunda kaldıkları umudun yalnızlığını izlerken hele ki !