MENÜ
Tamer YAZAR
Tamer YAZAR
tameryazar@hataybizimmedya.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 30 defa okundu.

Konteynerlere Sıkışan Yaşamlar... NORMALLEŞEBİLDİK (mi)?

Şubat 2023 depremlerinden sonra, konteyner kentler, barınma sorununun çözümünde kritik bir rol oynadı oynamasına da, buralarda yaşayan insanların karşılaştığı sorunlar da hiç eksilmeden devam ediyor... SU sıkıntı, ELEKTRİK sıkıntı, ULAŞIM sıkıntı, yazın sıcaktan / kışın soğuktan kaynaklı dertlerse hiç bitmiyor...

Kaç konteyner kent var, Hatay genelinde ?

10, 20, 50, 100, 150 ?

Haklısınız, çok daha fazlası var...

Bu konteyner kentlerde yüzbinler var...

Ocak 2025 itibariyle, 218.379 kişi, hala bu 20'nin biraz üzerindeki metrakare alanlarında yaşıyor... Sorunlar sadece su, elektrik, ulaşım değil, ama uyuşturucu da ! Bana bu konuda çok fazla bilgi gelse de, bölge gazetecilerinden Mustafa Dilek, geçen gün bir video paylaşmış, sentetik uyuşturucu kullanımının artması hususunu, özellikle de gençler arasında ciddi bir sorun olarak öne çıkan bu başlığı, resmi kurumsal aktörlerin gündemine almaya çalışmış...

Bunları yazıp çizmemizden çok da hoşnut olmayanlar illa ki var, "O KADAR ŞEY YAPTIK"

diyenler de, "DEPREMDEN SONRA MUCİZE YARATTIK" deyip de herkese 'SUS' işareti yapmayı bir görev gibi görenler de ama, yetmiyor, yetmedi, yetmeyecek...

Niye biliyor musunuz ?

6 Şubat depremlerinin üzerinden 2,5 yıl geçmesine rağmen, bugün hala konteyner kentlerde yaşayan on binlerce insan; travma, yoksulluk ve belirsizlikle mücadele ediyor... Annesini, çocuklarını, kardeşlerini, tüm ailesini kaybedenler, o belirsizliğin mücadelesinde en fazla yorulanlar... Kaybettiklerini bulamayanlarsa, bu kalabalık içinde travması en derin olanlar... Varını yoğunu kaybetmişler de çok var... Bugün, 20 mertekarenin biraz üzerindeki konteyner evlerde nefes almaya çalışıyor her biri, ama zor ! Çünkü en elde avuçta kalan bu yaşamlara dair en kötüsü de, sosyalleşemiyorlar... Unutmak için alternatif bir alanları yok hiç birinin... O 20 küsür metrekarenin dışına adım atar atmaz karşılaştığı her insan, en az onun kadar acılı ve en az onun kadar kaybetmiş olanlar... Sohbetler hangi noktadan başlarsa başlasın, konu dönüp dolaşıp kayıplara geliyor ister istemez... Bir çoğu, 6 Şubat'ın izlerini bedenlerinde taşıyor... Ampüte olmuş o kadar insan var ki aramızda... Tüm bunların üstüne eklenen orman yangınları ve tarım alanlarına yönelik kamulaştırma faaliyetleri üzerinden ilerleyen inşaat faaliyetleri, kesilen / yok edilen zeytin ağaçları, buna dair protestolar ve çok daha fazlası, moralleri daha da bozuyor.

Keşke,

...inşaat alanları açmak için kamulaştırılan zeytinlik alanlarından iş makineleri eliyle sökülen, parçalanarak yok edilen onca ağaç, daha itinalı birşekilde yerlerinden çıkarılıp, bu konteyner evlerin etrafına konumlandırılabilseydi de, sadece acılara ev sahipliği yapmasaydı bu 20 metrekarelik kutu evler ! Hatta bir depremzedenin de dediği gibi, ÇİÇEKLER olsaydı her yerde, hayat denen, hayat kokan birşeyler etrafa serpiştirilebilseydi, ki 6 Şubat'ın ölüm kokusunu hala ruhlarında taşıyanların yorgun, yaralı bedenleri belki biraz gülümsetirdik hep beraber...

Gelecek hafta, Antakya'dayım; hem bir kentli olarak, hem bir gazeteci olarak, hem de bir yurttaş olarak ! Depremde sorumluluğu olan kamu görevlilerinin soruşturulması talebinin Savcılıktan Valiliğe ulaştığı o ilk andan, kabul görmediği o aylar boyunca, süreci de geciktirilen adaleti de bıkmadan yazan biri olarak, haklısınız, bu şehre dair yazılacak daha çok şey var ve o çok şey için cesur gazetecilere ihtiyaç var, ceket iliklemeyen gazetecilere ihtiyaç var, güce / paraya / iktidara değil ama halka yandaş gazetecilere çok ihtiyaç var...

Hadi başlayalım !

Köşe Yazıları