Taklit Duygular, Gerçekler...O Kadar Mı Açız Inanmaya?
Dün bir film izlerken, tekrar ettim söylenenleri... Önce kendi hayatlarımızda durdum, ardından biraz öteme ilerledim, daha çok adımladım ve sonunda da ülkemde mola aldım... Anlattıkları, inandıklarımız, inandırıldıklarımız, her şey, buna dair koca bir resim gibiydi...
Gerçek gibi görünen bir resim, ama boyaları da yer yer akan bir resim...
Ardından, filmin o sahnesindeki cümleleri bir kez daha tekrar ettim...
"Duygular, sanat eseri gibidir ! Taklit edilebilir ! Orjinalinden ayırt edemezsin, ancak sahtedir... Her şey taklit edilebilir! Acı, nefret, hastalık, iyileşme, aşk bile..."
Korkutucu mu ?
Yıllardır, siyasetin yüzbinleri doldurduğu miting alanlarını izlerim...
Gülümseyen yüzlerle BİR EV BİR ARABA vaadeden mi görmedik, en inandırıcı bir surat ifadesiyle "APO'YU BEN ASARIM" deyip de elinde idam ipi sallandıranı mı izlemedik, iktidara adaylık yolunda SOL'cu gibi görünen SAĞ'cılara mı şahitlik etmedik, işine geldiği gibi / parti partiş dolaşıp her türlü siyasi slogan için ELLER HAVAYA yapana mı denk gelmedik, laik bir ülkede cami önlerinde namaz sonrası basın açıkklaması yapanlara mı şaşırmadık, dün söylediğini bugün inkar edenlerin rahatlığından mı sıkılmadık, depremde mağdur yüzbinlerin internetini 'öyle gerekiyordu' deyip de kesenlerin siyasetinde mi boğulmadık !
Listemiz o kadar uzun ki, örneklerimiz o kadar çok ki, ben yazmaktan yoruldum, onlar yorulmadı...
Başlarken de sorduğum gibi;
...sahi, o kadar mı açız inanmaya, ki her defasında elimizde avucumuzda ne varsa alabiliyorlar ?
AKP'nin ilk iki dönemine, demokrasi ve özgürlük vaatlerine inanıp da oy veren biri olarak, bugün gelinen noktada, AKP'nin yarattığı ülke noktasında hepimizi bu kadar korkutması normal mi ? Kabul edilebilir mi ? Yarattığı onca KANDIRILDIM hikayesinin maliyetini her defasında sırtımıza yüklemesine sessiz kalıp susmamız, normal mi ? NE İSTEDİLER DE VERMEDİM deyip, verdikleri yüzünden başımıza gelen onca şeye rağmen, KANDIRILDIM'la her şeyin kaldığı yerden devam ediyor oluşu normal mi ? Onlar kandırılırken, onlara kanıp da KANDIRILAN milyonların uğradığı maliyeti siyaseten sahipsiz bırakmaları normal mi ? AKP'yi iktidarda, Erdoğan'ı da koltuğunda tutma gayretini şaşkınlıkla izlediğimiz MHP'nin daha düne kadar sergilediği siyaset duruşundan bu denli taviz vermesi normal mi ? Ekranlarına çıkartılmadığı gerekçesiyle sık sık eleştirdiği TRT'ye, CHP'yi kötülemek için çıkan / çıkartılan Kemal Kılıçdaroğlu'nun, parti liderliğine dönme hikayesine bu denli sarılması normal mi ? CHP'nin, AKP'ye muhalif partileri TBMM'ye taşımasının ardından, taşınan partilerin muhalif vekillerinin AKP'ye katılmaları, başlarken verdikleri tüm o sözlerin karanlığında, normal mi? Gezi eylemlerinin 13 sene sonrasında bile GEZİ nedeniyle insanların gözaltına alınması normal mi ? 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin cemaati kimliğine rağmen, benzer cemaati yapıların daha da güçlenerek ülkede palazlanması normal mi ? Politize edilmiş dinin ülkesinde, fakir insanları cennetle kandırıp, kendileri madde dünyanın zenginlikleri içinde yaşayan tarikatların zengin hali normal mi ? PORSİYON KÜÇÜLT dediklerinin zaten kalmamış porsiyonlarına inat, kollarına servet değerinde çantalar, saatler takanların "Elhamdülillah" MÜSLÜMANIZ tekrarları normal mi ?
Baktığın zaman,
...bizim gibiler !
"Aynı gemideyiz" diyorlar mesela...
"Kader ortağıyız" diye de ekliyorlar çokça...
Söz veriyorlar hep, 'daha iyi bir hayat' için 'sabır' da istiyorlar...
Fakirliğimizin mükafatı olarak cennete 500 sene evvel gireceğimizi bile taahhüt ediyorlar...
Ama biz dibe batarken, onlar, denizin keyfini çıkartıyorlar ! Kaderin ortaklığından bahsederken, kader planının parçası olma payını hep bizim tabağımıza koyuyorlar ! Allah'ın cennetine gireceğimizin karşılığı olarak fakirliğimizi mükafat olarak gösteriyorlar göstermesine de, onlar niye hep zengin ve TOK taraftalar, bunu anlatmıyorlar ! Onlar anlatmıyor, biz de sormuyoruz, ucuz et kuyruklarının yorgunluğunda... Onlar anlatmıyor, biz de sormuyoruz, oda oda kapattığımız kalorifer peteklerinin kış ayazında... Onlar anlatmıyor, biz de sormuyoruz, kirayı bile karşılamayan maaşlarımızın kuruş hesabında... Onlar anlatmıyor, biz de sormuyoruz, çünkü soran/ sorgulayan ne halde, görüyoruz, korkuyoruz, susuyoruz...
Ve biz, hala inanıyoruz...
Gerçeğin taklidinde hala aldatılıyoruz...
Dürüstlüğün taklidinde, neyimiz var neyimiz yok, hala teslim ediyoruz...
GERÇEK kalmanın maliyetinde, artık YOKUZ diyecek kadarız, ama hala direniyoruz...
Peki, yetmedi mi bunca SAHTELİK ?